Şerefnur ÖZTÜRK, Emel ERSÖZ, Şenay ÖZBAKIR

Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nöroloji Kliniği

Anahtar Kelimeler: Hemorajik strok, İskemik strok, Proteinüri, Risk faktörleri

Özet

Strok risk faktörlerinin belirlenmesi, strok önleme stratejilerinin temelini oluşturur. Son yıllarda proteinürinin de diğer risk faktörleriyle bağlantılı veya bağımsız olarak strok risk faktörü olabileceğini gösteren çalışmalar yayınlanmaktadır. Bu çalışmada, strok hastalarında proteinürinin risk faktörü olarak kontrollerle farklı olup olmadığını, diğer risk faktörleri ile ilişkisini, klinik gidiş ve prognozla bağlantısını araştırmayı amaçladık. Akut strok tanısı ile kliniğe kabul edilen, proteinüriye neden olabilecek önceden bilinen hastalığıolmayan, diyabetik olmayan ve proteinüriye neden olabilecek ilaç almayan 80 hasta çalışmaya dahil edildi. İdrarda proteinüri düzeyini saptamak için ilk üç gün içinde 24 saatlik idrarda proteinüri düzeyi çalışıldı. Kontrol grubu 33 kişiden oluştu. Çalışmada değerlendirilen 80 hasta ile 33 kontrol arasında yaş ortalamaları için farklılık bulunmadı. 24 saatlik idrarda proteinüri düzeyleri hasta grubunda (ort . 753, 125± 108,418), kontrol grubundan (79,060±34,019) belirgin olarak yüksek bulundu (p=0,012). Sistolik kan basıncı hastalarda (ort 159,250± 13,395), kontrollerden ( 141,212± 17,276) yüksek bulundu (p=0,04). Benzer şekilde diyastolik kan basıncı hastalarda (ort . 90,687± 14,181), kontrollerden (78,787±8,929) anlamlı olarak yüksekti (p= 0,000). Erkek ve kadın hastalardaproteinüri farklılık göstermedi. Lezyon tipine göre değerlendirildiğinde hemorajik stroklu hasta grubunda proteinüri düzeyi (1115,625±303,76), iskemik stroklu hasta grubundan (393 ,589± 193,28) belirgin olarak yüksek bulundu (p=0 ,033). Sonuç olarak proteinürinin özellikle hipertansif hastalarda, kolay elde edilebilen ve değiştirilebilir bir strok prediktörü olarak önemli olduğu düşünüldü.